Çan Masaj Salonu Masöz Ceylan

Çan Masaj Salonu

Size vakit kaybettirdiÄŸim için özür dilerim, dostum,” dedi ve elini uzatarak bana doÄŸru yaklaÅŸtı. “Bunakça ÅŸeyler söyleyen biriyim ben, bu nedenle de size konsültasyon yapmayı unuttum… Tabii benim dışımda, bu konunun uzmanı olarak İsviçre’de Niemen, Almanya’da da Horsschitt var… Probleminin çözümü, sizin ‘aÅŸk’ sözcüğüne verdiÄŸiniz anlama baÄŸlı.””Bana bundan daha çok yardımcı olamazdınız,” dedim. Başım yana eÄŸerek müziÄŸi dinledi. “Karım, Rameau’yu ve Lully’yi sever,” dedi, “itiraf edeyim ki bu bestecilerin müziklerini giderek ben de zevkle dinlemeye baÅŸlıyorum, çünkü ne zaman dinlesem, bana onu düşündürtüyor… Elli yıldır Çan Masaj Salonu

Çan Masaj Salonu

 

Evliyiz ve o hep aynı klavsenin baÅŸma oturuyor.” Beni kapıya kadar, belirli bir acelecilik içinde geçirdi. Sanırım onunla bir tek kalmak istiyordu. Dışarı çıktım. Bir lokantaya oturdum ve ‘çözüm’ ısmarladım. Öylesine kararsız bir durumdaydım ki, garson ulaÅŸtığında ona şöyle dedim: “Bir çözüm, lütfen.” Onun bakışlarındaki, yaÅŸlı Parisli garsonlara özgü tümüyle ilgisiz, onları ÅŸaşırtmayı amaçlayan her türlü davranışa karşı takındıkları, Çan Masaj Salonu belli belirsiz fark edilen küçümseyici ifadeyi görmüş olduÄŸum an sadece kendime gelebildim. Telefon kabinine indim. Oraya niçin geleyim, Jacques? Dışarısı insan kaynıyor, dışarıda. Buraya gel. Bu kahveye yirmi yaşındayken de geliyordum ben. O yaşımda, senin yokluÄŸunu müthiÅŸ bir ÅŸekilde çekmiÅŸtim, bunu çok iyi hatırlıyorum.

 

Burada oturmuÅŸ, seni saatlerce beklemiÅŸtim. Kapının karşısına oturuyor, senin geliÅŸini gözlüyordum, ne var ki genç ve güzel kızlardan baÅŸka girip çıkan olmuyordu; sen bir türlü çıkıp gelmiyordun. Yine o eski masaya oturdum ve bu defa, kapıdan içeri giren sen olacaksın. İki elimle birden kavrayıp yüreÄŸime cesaret vereceÄŸim ve yerimden kalkıp seninle mevzuÅŸacağım. Sana, ABD baÅŸkanlığına yeni seçbilimselÅŸ Franklin Roosevelt’ten, VVimbledon turnuvasını kazanan Çan Masaj Salonu Bili Tilden’den söz edeceÄŸim. İçeri girer girmez beni tanıyacaksm; bu kahvede, altmışına adım atmış, ak düşmüş saçlan alabros kesilmiÅŸ, yüzünde, senin için, on sekiz yaÅŸmm gözlerini hâlâ koruyan tek birey benim. Elimde, senin o zamanki ben’e yazdığın mektup olacak…” “Åžey, bir çay, demek istemiÅŸtim.”